26 Temmuz 2010 Pazartesi

Çormanlı Belediyesi Başkan Yardımcısı


Sabah duyduğum bir habere göre sürekli kaygılı olmanın, erken bunama gibi etkileri varmış. Peki kaygılı birine bunu nasıl söylersiniz? Daha çok kaygılanmaz mı?

Çok güvenilir olduğunu iddia eden birine güvenmek mümkün müdür? Yaptığı her hareketin, söylediği her sözün yalan olması mümkün değil midir? Kötü bir şey yapınca zaten güvenimizi kaybetme hakkımız doğuyor. Ama kötü bir şey yapana kadar olan süreyi nasıl geçireceğiz? Kimseye güvenmediğim zaman ne kazanıyorum? Güvendiğim zaman ne kazanıyorum?

Monoton olmamak için ne yapmak gerekir? Ne yaparsan yap, bir süre sonra monoton olmaz mı?

Maaşlı çalışmak kölelik midir?

Günümüzde 40 yıl sonra hatırlanacak, şarkıları ezbere bilinecek müzik grubu var mı?

İstiklal'de yürürken biriyle karşı karşıya geldiğimizde yana kaykılmasam her gün en az 26 kişiyle kavga başlatacak cinsten çarpışırım. Kavga da ederim.

Bodrum'da her şey ne güzeldi. İstanbul'da tek gördüğüm sıkıntı. Her daim bir yere yetişme hissi, kavga etmeye hazır bir ruh hali, birazdan kötü bir şeyler olabilir düşüncesi.

Birilerini takip etmez iseniz, twitter baya sıkıcı bir yer. Takip ederseniz gene sıkıcı bir yer.

Sahip olduğum zaman, yatağıma küçük gelen bir çarşaf tadı veriyor. Çekiştiriyorum, yetiştiremiyorum. Beceriksiz hissettiriyor.

Cüzdanımı, arabaya bindiğim zaman koymaya alışık olduğum yere koymadığım taktirde, arabadan inerken almayı unuttuğumu farkettim. Belli bir sistematik içerisinde hareket etmem, işlerimi kolaylaştırıyor. Cüzdanımı hep aynı yere koyarsam, inerken de unutmuyorum. Ama belli ki beynimi tembelleştiriyor. Artık cüzdanımı iki defa aynı yere koymayacağım.

Film izlerken baya bildiğin içine giriyorum. Ciddi anlamlarda empati kurabiliyorum. İşkenceli filmlerde çok rahatsız olabiliyorum. Sinir basıyor. Orada olsam öldürürüm şerefsizim.

Klasik müzik çok sevmem, ama Beethoven'a karşı özel bir ilgim var. Arabesk de severim. Tiyatro sevmediğime eminim. Tiyatrocuların triplerine de uyuz oluyorum. Baya bi uyuz oluyorum herkese aslında.

Yonca Evcimik "tweetine bandım" isimli bir şarkı yapmış. Klibiyle beraber analiz ettiğimde, hayatımda gördüğüm en kötü şeylerden biri olduğuna karar verdim.

Bu aralar şu şarkıya takığım.

Televizyon endüstrisine bu kadar para harcanırken, günün ortalama 23 saati boyunca seyredecek hiç bir şey olmaması ne kadar ilginç. Gerçekten insanlar Kendi ve Yiğit'in aseksüel arkadaşlıklarını mı izlemek istiyor? Yani bu insanlara seyredecek başka bir şey verilemiyor mu? Yannız o son gelen çift fenalı. Adını hatırlamadığım sinirli hatun ve gamsız kocamsısı arasında geçen uyumsuzluk sorunlarını izlemek, adeta evde yiyecek hiç bir şey bulamayıp bir paket peksimet yemek gibi.

Bir ilişkinin sürmesi için bir tarafın diğerini bırakmaması gerekiyor. Başka türlü olmuyor. Bırakmayan taraf olmak hep daha zor. Ama böyle işte, böyle gelmiş böyle gider.




5 yorum:

Obsesif Kompulsif dedi ki...

Feci bunalım kişilik modu sanırım..

Satsuma dedi ki...

butun bunlari dusunup dusunup sen sen oluosun desek bile, bu sorularin tipa tip aynisini daha baska bircok kisi de soruyor olmasina ragmen bir cevap bulabilene ben, daha hic rastlamadim.
Paso sormak bir de ustune bunu degisik ortamlara aktarip tartismak bazen kafa insanlarlaysa keyifli oluo da yine de , hic mi biri cikipta ben buldum anasini satiim bu sorularin cevaplarini demez!
Burayi bir baska blog alanim olarak kullandim, affola!
Yaziyi begendim. Konudan konuya atladigin icin.

blabla dedi ki...

çünki,

beethoven = fibonacci / 3.14

aslında müziği değil matematiğini seviyosun.

Huseyin Coskun dedi ki...

Bişey sormak istiyorum.Yukardaki fotoğraf hangi film karesinden acaba biliyorsanız yazarsanız sevinirim.

kapalıgişeoynuyorum dedi ki...

istanbul için söylediklerine katılıyorum.bize hep istanbul gezilecek yer yaşanıcak yer değil dediler.ben istanbula 3 gün eğlenilecek 4 gün ağlanılacak yer diyorum.mılyonlarca ınsan olmasına ragmen kı bunun ıcın de ünlüsü de var apaçisi de beyefendisi de var hanımefendisi de yine de insanlar da bir açlık bir gözü doymamışlık söz konusu.yahu her gıttıgımde mı olaylar yaşar ağlar ıstanbulu sıkerım dıye dıye donerım memleketıme sonra aradan 1 ay gecer tramvay sesını duymak ıster aptal aptal saga sola bakma karsıdan gelen 100 adamdan 89 yla kesişmek off ben anlatamıyorum insanları sevmek dogamda var uygun yer olarak da ıstanbulu sectım ben oraya aıtım dedım ama sımdı kucuk bır kasabada yasamaktan daha fazla sey ıstemıyorum yerı gelmısken solemek ıstedım daha neler var ıcımde ama neyse....