24 Kasım 2008 Pazartesi

Zaman çabuk geçiyor.

Üniversite sınavına girdiğim günü gayet dün gibi hatırlıyorum. Tam sekiz sene önceydi. Buradan yola çıkarsak yarın sabah uyandığımda 2016 yılında olacağım. Zamanın bu kadar çabuk geçtiğinin idrakına varmış bir insandan, hayatın etik ve sosyal bilinçli kaidelerine uymasını bekleyemezsiniz. Yarın ölme ihtimaliniz olduğunu düşündükçe, kuvvetle muhtemel, o an ne yapıyorsanız yapın saçmasapan gelecektir. "Bu zamanlarının kıymetini bil." diye öğüt verirler hep önden gidenler. Ama aslında mevcut zamanın kıymetini bilmek daha zordur. Nasıl bilebilirsin ki? Kıvanç mı duyacaksın? Ayılar gibi bir coşku selinde mi yüzeceksin? Tam tersine kıymetini bildikçe kayıp hissi gelmesi gerekir. Tırnaklarını kesmeye harcadığın zamana da acırsın uyuduğun zamana da. Uyumayın hadi sıkıyosa zaman çok kıymetli diye. Sonra ertesi gün maymun olun. Küresel ısınmadan daha acı bir gerçek, zaten hayatınızın üçte birini uyurken harcadınız. Hayırlı olsun. Hatta oldu olacak bi de evlenelim o sırada, hayatımızın kalan cancağzım kısmını da tek bir kişiyle geçireceğimize dair kağıtlara imzalar atalım. Bağlayalım bir ayağımızı da evimize. Ama eve sıçar korkusuyla köpek almayalım. Aman. Para kazanalım derken müzik yapmayalım. Müzik grubu kuralım ama birşey üretmeyelim, gruba isim düşünelim. 83 tele alalım, 98 olanı satalım. Tasarruf edeyim diye öğlen vakti çift kaşarlıya düşelim, ama sahilyolunda dalalım, 99 ile radara girelim, 237 YTL ceza yiyelim. Sosyoloji okuyalım, reklamlara inanmayalım, tüketenlerle dalga geçelim, kendimizi tüketelim. Tavla oynayalım ama yenilirsek hırslanalım, sinirlenelim, saldırganlaşalım. Günde 2-3 sigara içelim, ama keyifli içelim. Nuri Bilge Ceylan filmine gidelim, filmin bitmesini bekleyelim, şu iki saat bir an evvel geçsin. Akşam olsun uyuyalım. Yarın ölecekmiş gibi çalışalım, hiç ölmeyecekmiş gibi eğlenelim.

1 yorum:

silgi dedi ki...

bir takım oğlan çocukları saçımı çekip, tokalarımı sakladıkları için onlara ceza vermek amacıyla kravatlarından sürükleyip sıralara takılmalarına neden olduğum günler dün gibi. oysa aradan on beş sene geçmiş. bu on beş senenin on tanesinde hiç ölüm tatmamışım. kalan beşinde çok sevdiğim beş insanı ağlaya ağlaya uğurlamışım. sonra gelen geçen doğum günleri ve kutlanacak yeni yıllar; ulan siz ne diyorsunuz, ben eskisinden bile bir bok anlamadım ki.

en temizi kardeşim, veririm kendimi yemekteyiz programına, katılırım dest-i izdivaç'a, oynarım bir iki reklamda; zaman nasılsa geçecek. öyle ya da böyle. ben böylesini isterim.